Dilek Yaraş – 16.05.2005 

George Soros yine nereleri ve kimleri yemledi bilemiyorum ama basın dünyamızda aniden bir Soros fırtınası esmeye başladı. ’’Fırtına’’ demem devrilen çınarların büyüklüğünden kaynaklanıyor.

Basınımızın “güçlü” kalemlerine bakarsanız Soros dünyaya barış getirmeye çalışan bir “iyilik meleği” neredeyse. Bilirsiniz bazıları da Bush’un tüm dünyaya özgürlük ve demokrasi (!) getirdiğini anlatıp duruyor bizlere. 

Bir gazeteci Soros’a ’’Bir açıdan baktığınızda aslında size ‘karanlıklar prensi’ değil ‘aydınlıklar prensi’ denmeli. ’’ derken, diğeri ’’ O, parasını dünyayı değiştirmeye harcıyor.’’ diyor. 

Her neyse… Bence Soros, Amerika’nın iyi (!) polisi. ABD’nin açık açık, doğrudan savaşla yapamadığı işgalleri parayla yapan, yani savaşamadığı ülkeleri satın alan bir aracı. 

Psikolojik savaşın yeşil dolarlı mitralyözü. 

Başkanlık seçimlerinde Bush’un rakibi John Kerry’i desteklemesi Soros’un savaş karşıtı olduğunu değil, Kerry’nin de Bush’un kumaşından dokunduğunu gösterir.

Geçmişi bu kadar şaibeli olan, elinin değdiği her ülkede felaketlere, darbelere, kan ve göz yaşına yol açan birinin savaş karşıtı olduğuna nasıl inanabilir ki insan?

’’Hayatımın 30 yılını para kazanmak için geçirdim. Artık o kadar faal değilim.’’ diyen Soros; her ne hikmetse hâlâ dünyanın en zenginleri listesinde en üst sıralarda. 2004 yılında borsa spekülasyonları ve fonları aracılığıyla servetine 7,2 milyar dolar daha katmış. Yani, 60 ülkeye her yıl 400 milyon dolar bağışlayan Bay Soros’un parası çok bereketli! Ya da kan ve göz yaşından rant çıkarmasını çok iyi bilen usta bir simsarla karşı karşıyayız. 

Soros, ülkelerdeki değişimi sezer, ekonomideki sezgisini siyasette de kullanarak ağacın devrilmek üzere olduğunu görürmüş. Katalizör dışardan gelirse bunun tepkiyle karşılaşanacağını bilirmiş ve hedef ülkede var olan iç dinamiği destekleyip harekete geçirirmiş. 

’’ Değişim halktan gelmelidir. Elbette vakıflarımızın demokrasi talebine katkısı olabilir, ama halk desteklemedikçe bu hiçbir işe yaramaz.’’ diyor Bay Soros ama o var olan iç dinamiklerin kimler tarafından tetiklendiğinden hiç söz etmiyor. ”Halk” dediği nesnenin piyon olarak nasıl kullanıldığından da… 

İşte böyle karıştırılıyor it izleri at izlerine! 

Biliriz; idealist insanlar ve kuruluşlar projelerini gerçekleştirmek için paraya gereksinim duyarlar. Düşlerindeki amaçlarını gerçekleştirecek üç kuruş için olmadık taklalar atarlar. 

Onun için de Soros gibi iyilik meleği kılığına girmiş bir şeytana kanmaları çok kolaydır. Aynı kendisine zehirli elmayı veren üvey annesine kanan Pamuk Prenses gibi. Masalda yakışıklı prens Pamuk prensesi öperek hayata döndürüyor ama Soros’un elmasını ısırdıktan sonra komaya giren ülkelerden bu kadar şanslı olanını hiç görmedik şimdiye kadar. Onları artık öpse öpse Bush öper. 

Uzatmayayım ve bu konudaki sözlerimi 15 Nisan tarihli ’’Provokasyonlara Çanak Tutanlar’’ isimli yazımdan alıntı yaparak bitireyim. 

’’… SOROS’tan yardım alan sivil toplum örgütleri kimlerle dans ettiklerini bilmiyorlarsa iyice araştırsınlar ve öğrensinler…Hamilerinin ’’demokrasi, hak, hukuk’’ adı altında bile olsa her türlü dayatmalarına karşı uyanık olsunlar. Kendilerini ve davalarını üç beş kuruş uğruna satmasınlar. 

Aynı zamanda devlet de bu tür SOROS finanslı kuruluşları tespit etmeli ve eylemlerini yakın takibe almalı…. ’’ 

Eğer zehirli elma en baştan ve en tepeden ısırılmadıysa elbette! 

(Yazının orijinal adı: Savaşın Yeşil Dolarlı Mitralyözü)

***

Yazının yayımlandığı tarihte Dördüncü Kuvvet Medya’da yapılan yorumlar: 

18.06.2005
Gönderen: suat oktay senocak
Yorumu: Sayin Yaras’in bu yazisini daha önce de okumustum. çok güzel.. seytanin oglunu daha baska nasil anlatabilir bilmem. amma ve lakin seytan bu içimizden birilerini kafaya aldigi asikar. inanin o birtilerinden asla degiliz ve olmayacagiz. ruhunu seytana satanlara söylenecek tek sey var: YAZIK’’

Önceki İçerikKeşke “15 Temmuz Adalet ve Birlik Günü” Diyebilseydik
Sonraki İçerikİsveç Kamuoyu Lobilere Teslim
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu. Gazeteciliğe 1987 yılında Karacan yayınlarında stajyer muhabir olarak başladı. İlk haber ve söyleşileri, Kadın, Sanat Olayı, Kapital gibi dergilerde yayımlandı. Hiçbir zaman kopamadığı çocukluk hayali olan gazeteciliğe, 90’lı yıllarda ikamet ettiği İsveç’te Türkçe ve İsveççe haber-söyleşi ve köşe yazılarıyla devam etti. 1998 yılında, bir yandan İsveç'teki Türkçe konuşan göçmenlere yönelik haber-söyleşi dergisi Prizma'yı çıkarırken bir yandan da Dördüncü Kuvvet Medya sitesinde İsveç ve Türkiye gündemi ile ilgili yazılar yazmaya başladı. Prizma dergisi, 2000 yılında, Mısır, İran ve Suriyeli gazetecilerle yaptığı işbirliği sonucu Türkçe-Arapça ve Farsça olmak üzere üç dilde çıkmaya başladı. İlk kitabı, Dorothe Simon ile birlikte yazdığı “Lagom Svenskt” 2000 yılında İsveç’te; ikinci kitabı “Kır Zincirlerini Mavi Marmara” ise 2011 yılında Türkiye’de yayımlandı. Şu sıralar, elindeki yarım kitap projelerini bitirme ve eski çalışmalarını dijital ortama taşıma telaşında.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz