Biraz derviş ruhlu olacaksın bu hayatta. Yaradılana yaradandan ötürü sonsuz bir değer veriyorsan eğer kendine değer vermeyi hiç unutmayacaksın. İncitmemeye çalışırken karşındakini, incinmemeyi de öğreneceksin.
Aldatacaklar belki seni. Hatta belki de paramparça edecekler ruhunu. Her bir parçanın bir tarafa savrulduğunu hisseder gibi olacaksın belki ama kendini küllerinden yeniden yaratma gücünün sana doğduğun anda verilen bir hediye olduğunu da hatırlayacaksın hep.
Görünenin altından simyanı bozacak gariplikler dahi çıksa, en derindeki mutlak gerçeğe ulaşmaya çalışacaksın. Gerçekle yüzleşmekten asla korkmayacaksın.
Asla kaybetmeyeceksin dengeni. Kendi merkezinde kalacaksın hep… O yıllar boyu, hayatın ve acıların imbiğinden çekerek oluşturduğun merkezinde.
Saklayacak bazıları kendini sahte gülüşlerin, sahte sevgi ve dostluk sözcüklerinin ardına. Bunun farkına vardığın an, kapanacaksın içindeki o kutsal mabede. Kutsayacaksın orada hayatı. Yeniden ve kendi kendine. Yaraların şifa bulduğu zaman, eskisinden de güçlü olarak çıkacaksın meydana…
Bazıları da oyunlar kuracaklar sana. Dervişçe güleceksin oyuncuya. Yaramaz bir çocuksa eğer o, başını okşayacak ve abartmamasını söyleyeceksin. Hayatın ve gerçeğin kendisinin yeterince heyecanlı olduğunu, dozu kaçmış oyunların, hayatın büyüleyici ritmini bozmaktan başka bir işe yaramadığını anlatacaksın. Anlarsa ne âlâ. Anlamazsa zaten senden değildir o.
Yok eğer kötücül bir yaratıksa oyuncu, ‘’Sonsuza kadar güle güle.” diyeceksin ona. ‘’Güle, güle ve bir daha asla çıkma karşıma.” Hiç üzülmeyeceksin. Bir kayba uğramış gibi hissetmeyeceksin kendini. Her yanlış insanın, her yanlış işin, her yanlış durumun hayatından en kısa zamanda çıkarak doğru olanlara yer açması için dua edeceksin.
Biraz derviş ruhlu olacaksın bu hayatta.
/05 Mart 2007