Geleceğin varsa göreceğin de var. Hem gelme desek de geleceksin nasılsa. Korkar mıyız sanıyorsun?
Bilmez miyiz sanki oyunlarını?
Her seferinde ‘’yenilendim’’ deyip çıkarsın karşımıza ama nedense her yeni versiyonunda eskiyi aratan bir arıza bulunur mutlaka. O arızalar ki süregiden yılın herhangi bir yarısında o ‘’bozuk’’ yılı üreticiye geri verip eski versiyonu talep etme arzusu doğurur insanda.
Tamam tamam… Satılan mal geri alınmazmış bu alemde. Bildik.
Gelen gideni aratırmış; amma giden de aslında pek bir matah değilmiş; sadece, gelenin açtığı yeni yaralara karşı çaresizlikten sığınılan kullanım süresi dolmuş bayat bir merhemmiş ki hekimler ısrarla ‘’yeni yaralara vadesi dolmuş merhemleri sürmeyin,’’ dermiş. Öğrendik.
Ermişler asırlar boyu, ‘’Bu da geçer yahu, zaten hepsi bir masal, gölgeden ibaret,’’ demişler. Duyduk.
Ve duyduklarımızla, ve öğrendiklerimizle, ve bildiklerimizle, an be an birini kapatıp diğerini açtığımız dairelerden birini daha kapatıp yenisine geçeceğiz birkaç saat sonra.
Kimimiz kalabalıkların içinde yapayalnız eğlenip gülüyormuş gibi yapacağız, kimimiz kalabalık bir hüzne kapılacağız tek başınalıklarımızda; en şanslılarımız da sevdiklerimizle beraber, nefes nefese, kalp kalbe –gezegendeki tüm olumsuzluklara rağmen- umut dolu beklentilerimizi şükürlerimizle sarmalayıp sunacağız hayata.
Ve içimizin taa derinlerinde, hayatın epik bir senaryodan ibaret olduğunu bileceğiz. Zaman önemli değildir bu senaryoda. Adına zaman denmiş belli belirsiz bir yolda, büklüm büklüm, kıvrıla kıvrıla ilerler hayat. Mesajlarını içten dışa, dıştan içe açılımlarla pekiştire pekiştire verir. En ilerlemiyor, hatta geri gidiyor sandığımız anlar, en büyük sıçrayışların kurgulandığı sahnelere dahildir aslında.
Başrolünü oynadığımız bu hayatta, bir yandan rolümüzü oynarken bir yandan da gösterilen filmi izlemeyi başarabilirsek eğer, hele bir de ayrıntılarda, yani büyük sahnelerin küçük planlarında kaybolmamayı becerebilirsek ne kadar eşsiz bir sanat eseriyle karşı karşıya olduğumuzun farkına varabiliriz belki.
Ve işte o zaman biliriz ki korku, vehimlerden ibarettir ve eninde sonunda mutlak yok oluşa mahkumdur. Gördüğümüz, içselleştirdiğimiz tüm güzellikler ise ruhumuzun, yani öz benliğimizin asli unsurları olarak sonsuza kadar varolacaktır.
Dilek Yaraş – 31 Aralık 2008
Foto: Andrej Nihil
Yazı yayınlandığı tarihte Kuraldışı sitesinde yapılan yorumlar (Admin)
————————————————————————–
”Başrolünü oynadığımız bu hayatta, bir yandan rolümüzü oynarken bir yandan da gösterilen filmi izlemeyi başarabilirsek eğer, hele bir de ayrıntılarda, yani büyük sahnelerin küçük planlarında kaybolmamayı becerebilirsek ne kadar eşsiz bir sanat eseriyle karşı karşıya olduğumuzun farkına varabiliriz belki. ” Off… mest oldum, bu nasıl bir anlatım böyle… muhteşem, muhteşem, muhteşem…./dilek tascılar 03 Ocak 2009 Saat:12:10:15
***
Anlatımın şahaneydi 🙂 yeni yılın ilk gününde yüzümü güldürdü, aklımı başıma getirdi Bizlerin yazma yeteneklerimizi ortaya çıkartmamız için sitenin yenilendiği zamanlarda katalizör olduğun için, Yayınlamada göstermiş olduğun her türlü emeklerin için vede paylaştığın yazıların için ve sitenin varlığı için çok teşekkürler. Yeni yılda da yeni yayınlar ve çalışmalarla yeniden birarada olmak ümidiyle sevgiler iyi yıllar / H @ n d é C a n 01 Ocak 2009 Saat:15:35:39
***
Gel bakalım YENİ YIL… Senden korkmak kendimden korkmaktır… Oysa ki ben kendimi her halimle seviyorum ve senide her halinle sevip kucaklamaya hazırım dedirtti bu güzel yazı bana sevgili Dilek… Ne güzel anlattın, ne güzel söylettin bizi yeni bir yıla başlarken… Teşekkürler…Sevgiler…/ Hülya GÜLTEKİN 01 Ocak 2009 Saat:13:35:09
***
Evet gerçekten yaşam epik bir senaryo, bizim kendimize özel hikayemiz. Bu hikayeye sahip çıkmakta, sahip çıktıktan sonra dışardan bakmakta hayatın mesajlarının bütünü sanırım. Harika bir yazı Dilekciğim, sonlara doğru yazı hiç bitmesin istedim. Yazdığın yazılar gibi akan ve billur bir yeni yılın seninle olmasını dilerim, Sevgiler, /Barış VURAL 01 Ocak 2009 Saat:10:21:17
***
O kadar yürekten söylüyorumki….kalbimden şu geçti. Ne mi? İp li beyaz fare ile yaldızlı seleli, kırmızı bisikleti masanızın üzerine bırakmak…..Yeni yıl hediyesi olarak ..yinede masanızın üzerinde görürseniz inanın çok ama çok mutlu olacağım / neslier 01 Ocak 2009 Saat:06:50:33…..
Cevap:
Gördüm ve hatta o bisiklete binip kırlara açıldım sevgili Neslier. Çok teşekkür ederim kalpten gelen bu güzel ve anlamlı hediyeye:) Dilek Y.
***
Ögrendik, bildik,duyduk ve okuduk…Bu hayat yolculugunda, 2009’da, resimdeki agacin dalinda, saat yerine bir salincak olsaydi da, bende tembel tembel sallansaydim keske altinda diye, DILEK tuttum..Cok güzel bir yaziydi..Resim de bahar tadinda..Eski zamandan , yeni zamanlara hep beraber coskuyla, bir Merhaba daha. /Aynur Turan 31 Aralık 2008 Saat:15:57:41
***
Zamanın yokluğunda var olmayı seçiyoruz Dilek’cim… 🙂 /Berna Esin 31 Aralık 2008 Saat:11:44:40
***