Ana Sayfa Blog Sayfa 5
Ölsem de kurtulsam
Hayat bazen çok ağır gelir insana. Taşıyamayacağı kadar ağır. ’’Şöyle bir uzansam, uyusam ve bir daha uyanmasam." der. Niyeti ölmek değildir ama yine de bu yolla sorunlarından kurtulacağını umar. Gözlerini kapayınca öcülerin yok olacağını sanan bir çocuğun saflığıdır bu. Arkasında da uzunca bir süre -belki de bir ömür boyu- başını deve kuşu gibi kuma sokarak yaşamışlık vardır genellikle. Sorunların bir çığ...

Derviş Ruhu

0
Biraz derviş ruhlu olacaksın bu hayatta. Yaradılana yaradandan ötürü sonsuz bir değer veriyorsan eğer kendine değer vermeyi hiç unutmayacaksın. İncitmemeye çalışırken karşındakini, incinmemeyi de öğreneceksin. Aldatacaklar belki seni. Hatta belki de paramparça edecekler ruhunu. Her bir parçanın bir tarafa savrulduğunu hisseder gibi olacaksın belki ama kendini küllerinden yeniden yaratma gücünün sana doğduğun anda verilen bir hediye olduğunu da hatırlayacaksın hep. Görünenin...
Aşka mecbursan eğer onulmaz yaralar alma riskini baştan kabul etmeye de mecbursun. Aşık olmak, ama gerçekten "olmak", kendini olduğun gibi özünden özüne sunmaktır. Beden denen o kafesin en kuytu köşesine gizlenmiş, ortaya çıkmak için yeterince güven ve cesaret isteyen o küçük çocuğun ortaya çıkmasıdır... Küçük yaşlarda başlarız aşık olmaya... Komşu ablalar ya da abiler ilk aşk odaklarımızdır. Yaşadıkça nicel olarak çoğalır...

İnancın Gücü

0
Diyelim ki bir daire var noktalardan oluşan ve ben, siz, o yani hepimiz; bu daireyi oluşturan noktalarız. Küçümseyebilir misiniz kendinizi ya da o’nu? Biriniz olmazsanız ötekinin de olmayacağını görmezden gelebilir misiniz? Yani, dairenin var olabilmesi için her bir noktanın ‘mutlaka’ gerekli olduğunu... Belki, gerek kendi hayatımızdaki gerekse Türkiye’de ve dünyada olan bitenlere de böyle bakabiliriz... Daha iyi günlere ulaşabilmemiz için...
O gün, akşamı zor etti. Mesai biter bitmez eve attı kendini. Bütün gün yemek yememiş olmasına rağmen ağzına bir lokma bile koymadan yatağa girdi. Hava kararmıştı. Dışarıda fırtına vardı. Ruhu üşüyordu. Yorganı başından yukarı çekti. Ana rahmindeki gibi kıvrıldı. Fırtınanın uğultusu bedeninin içine sızmıştı sanki. Her hücresinde hissettiği, ağlamaya davet eden bir uğultuydu bu. Kendinden utanıyordu. Öyle ya, hayatı boyunca...
Konu fotosu
18 Eylül 2006 - Onlar, hayatı bir oyun gibi ama alabildiğine ciddiye alarak yaşıyorlar. Hem öğreniyorlar, hem öğretiyorlar. Birçok insana birbirlerine duydukları sevgiyle, öğrettikleriyle ve yaşam sevinçleriyle ilham veriyorlar. Taaa 1986 yılından beri “bireysel gelişim” kavramını yazılarında, seminerlerinde, radyo programlarında ülkemizde tanıtan, Nil Gün ve Saim Koç; iki yazar, iki ‘’Yaşam okulu’’ öğretmeni. Onlar, hayatı bir oyun gibi ama alabildiğine ciddiye...

Teslimiyet

0
Bazıları hayatı mutlak pasif bir ruh haliyle yaşarlar. Mutlak pasif ruh hâli: hayatı an be an, sadece şimdiye odaklanarak ve kendini akışa bırakarak yaşamaktır. Böyle yaşayan insanların geçmişlerine baktığınızda yoğun mücadeleler ve acılar bulursunuz mutlaka. O noktaya dikensiz gül bahçelerinde soluklanarak gelinmez zira. Geçtikleri yol, hiç de düz ve kolay değildir. Engebelidir. Hiç umulmadık anlarda aşılmaz dağlar, köprüsüz ve dipsiz...
Bazıları içine doğdukları görünmez çemberi hiç farketmez ya da sorgulamazken bazıları da hayatlarını tüm çemberleri kırmaya adarlar. Sürekli didişirler... Hem kendileriyle, hem hayatla. Bu, bazen ömrünü adadığı işini değiştirmek olur, bazen eşini, bazen de çevresini ya da tüm bir yaşam biçimini. Her kırılan çemberin ardından insanın ayaklarını yerden kesen bir özgürlük duygusu gelir. Sadece özgürlük duygusu da değil... İnsan, bir anlığına bile...
Ben başkan olsaydım eğer, çıkaracağım ilk ve belki de tek Kanun Hükmündeki Kararname “Nezaket ve Hoşgörü Kanunu” olurdu. Kötülük dilini yasaklardım. Nefret ve kin söylemlerini hiç affetmezdim. Yasağı dinlemeyen sosyal medya magandalarına ağır yaptırımlar getirirdim. Bir maganda için en hafif ceza, insanları incitmeden kendini ifade etmeyi öğrenene kadar sosyal medyadan ve kalabalık ortamlardan uzak durması olurdu. Esasında, sadece sosyal medya yasağı bile...
Şubat 2014  | Dilek Yaraş: “SAMANYOLU TV’de yayınlanan ‘Şefkat Tepe’ dizisindeki ‘kurul konuşmaları’ önemlidir. Yayınlayan kanal ve konuşmalar açısından… Bu diziler haber kadar etkilidir. Üniversitelerde ders konusudur. Siyasî konuların işlendiği televizyon dizileri bir mesaj aracıdır…” Ben demiyorum bunları, Gülen Cemaati’nin vitrin isimlerinden, gazeteci Faruk Mercan’ın 17 Kasım akşamı Twitter sayfasında yazdığı cümleleri alıntıladım sadece. (Mercan’ın bu görüşlerine sonuna kadar katılıyorum....