Son yıllarda İsveç’te yepyeni bir zengin takımı türedi.Yaşları genellikle 20-25 civarında ve çoğunluğu erkek olan, geleneksel zengin tiplemesine uymayan bu yeni zenginlere IT yupileri deniyor. Bunların ortak özelliklerinden en belirgin olanı, günün 24 saatinin en az 20’sini sanal alemde geçirerek çalışma rekoru kırmaları. Ama onlar çalıştıklarını inkar etme ve ‘‘Biz sadece eğleniyoruz” deme eğilimindeler. Ortak giysi renkleri siyah. Yine çoğunluğu yorganını döşeğini bürosuna sermiş durumda. ”İş yerinde ikamet etme” deyiminin İsveç literatürüne onlarla girdiği rivayet olunur. 

IT-yupilerinin bazılarının bu yüksek çalışma temposuna dayanma yöntemi olarak termoslar dolusu çay kahve içmek yerine kokain, extasy gibi narkotikaları tercih ettikleri de arasıra gazetelere kadar yansıyan bir gerçek. Narkotika kullanımını bir sorun olarak değerlendirmeyen IT-yupileri bunun sadece hayatlarına renk katan bir hobi olduğu görüşündeler. Bu yüzden yuva yıkılması gibi bir durumda söz konusu değil. Çünkü bu meslekte evli olmak çok ayıp.

Bu çılgın yupilerin meslek dalı iki bin yılının sonuna yaklaştığımız günlerde büyük bir sarsıntı yaşıyor. Özellikle küçük şirketler ardı ardına batmaya başladılar. Yıl sonunda ayakta kalabilen şirketlerin parmakla sayılacak kadar az olacağı tahmin ediliyor. Borsa da bu durumdan kaçınılmaz olarak etkilendi ve IT-şirketlerinin hisse senetleri borsada gözle görülür bir düşüş göstermeye başladı. Son haftalarda basında çıkan çeşitli haberler de durumun vehametini açıkça ortaya koyuyor. Bu haberlere göre IT devlerinin bile işleri kötü gidiyordu ve yeni ekonominin gözdesi IT branşının geleceği oldukça karanlık görülüyor. 

Baş sorumlular

Vatandaşın parasını ve umutlarını bağladığı şirketlerin iflasından göreceği zararların baş sorumlusu olarak medyadaki ekonomi haberleri ve ekonomi yazarları gösteriliyor.

Çünkü, bu gün felaket tellallığı yapan gazetelerin çoğunun bir yıl öncesinde bu şirketlere övgüler düzerek IT şirketi kurucularını ‘‘yeni çağın ekonomi dahileri” tanımlamasıyla yere göğe konduramamaları ve dolaylı yoldan yatırımcıyı bu şirketlerin hisse senetlerine yatırım yapmaya teşvik eden yazılar yazdıkları henüz unutulmadı. İşin diğer bir trajikomik yanı da bu yazıları yazan gazetecilerin kendilerinin de bu şirketlerden hatırı sayılır miktarda hisse senedi satın almaları. 

Bu gelişmeyi kıyasıya eleştiren gazeteci Boris Benulic yaklaşık bir milyon tirajı olan günlük Metro gazetesine yazdığı bir makalede şöyle diyor: ”Bir kundakçıyı itfaiyeci yapmayız. Balkanlardaki sigara kaçakçısı bir çeteye borcu olan bir muhabiri Yugoslavya’daki olayları izlemeye göndermeyiz…Aynı titizliğin ekonomi yazarları içinde gösterilmesi gerekir. Gazetelerin geçen yıl göklere çıkardıkları bu günse iflasın eşiğinde olan firmalar ve bu firmaların kurucuları bugün neyse dün de oydu.”

Daha önce Posta kurumunun şefi olan Ulf Dahlsten, en büyük IT firmalarından biri Icon Medialabs’ın başına geldiğinde ekonomi yazarları onu alkışlarla karşıladı. İçlerinden hiçbiri Dahlsten devrinde posta hizmetlerinin Uganda’nın iç savaş yıllarındaki kadar güvenli ve efektif (!) olduğunu yazmadı. Böyle bir adamın başına geldiği şirketin hisse senetlerinin borsadaki çekiciliğinin ancak ebola virüsünün çekiciliği kadar olması gerekirken bizim gazetecilerimiz övgü düzme yarışına girdiler. 

Kısacası ekonomi yazarları bu şirketlerin kurucularını geniş vizyon sahibi büyük iş adamları mertebesine oturttular. Bugün ise bu şirketler iflasın eşiğinde. Yılda birkaç milyon kronluk gelirlerine karşın yüzlerce milyonluk zararları var. Geçen yıl ışığı gördüklerini iddia eden gazetecilerden çoğu bugünkü karanlık tabloya kendi katkılarının da olduğunu elbette kabul etmezler. Bu gazetecilerden büyük bir kısmınının konunun uzmanı olmadıkları ortada ama madalyonun bir de öbür yüzü var: Ekonomi yazarlarından kaç tanesinin bu şirketlerden hisse satın almadığını sanıyorsunuz? Durum böyle olunca da bu adamlar, ekonomik olarak bel bağladıkları şirketleri nasıl eleştirebilecekler ki?”

Baş sorumlular

Benulic’in bu okkalı eleştirilerine çok kızan Veckans Afferer isimli ekonomi gazetesinin eski yazı işleri müdürü, Ekonomi 24 web gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Mats Edman; ‘‘Piyasadaki bütün büyük ekonomi gazeteleri olaya tarafsız ve eleştirel gözle baktılar. Ama Benulic belli ki bu gazeteleri okumuyor. Onun sözünü ettiği türden yazılar sadece dedikodu gazetelerinde yayınlandı. Benulic bu dedikodu gazetelerinden edindiği bilgilerle uzmanı olmadığı bir konuda ahkam kesiyor yalnızca.” diyor.

Benulic de Edman’a verdiği yanıtta ‘‘ Öncelikle sözünü ettiği o ciddi ekonomi gazetelerinin hepsine abone olduğumu belirtmeliyim… Bütün bu gazetelerden IT firmalarına övgüler düzen yazıları bir toplasam oldukça yüksek bir tepe oluşur. Edman benim hisse senetlerine ideolojik olarak karşı olduğumu sanıyor ama yanılıyor. Çünkü gazetecilik benim için bir hobi ve ben biri dağıtım, diğeri de elektrik alanında iki büyük firmanın yöneticisiyim. Yani, her ne kadar global bir komünizmden yana olsam da borsa dünyasından hoşlandığım konusunda Edman’a garanti verebilirim.” diyor.

Ekonomi uzmanı Maria ise; ” Halkın kafasını karıştırma konsunda birinciliği devletin televizyon kanalı alır. Ekonomi haberlerinde bu firmaların hisse senedi değerlerinin bir gün 2 kron yükselmesi, ertesi gün 4 kron düşmesi hiç bir analize, yoruma gidilmeden verildi durdu. İnsanlar bir tombala ekonomisinin içine çekildiler. Bu ekonomide tek geçerli olansa neler olup olmadığını anlamasan da gelişime ayak uydurmak daha doğrusu ‘takılmak’ oldu.” diyor. 

Kısacası bu konu daha çok tartışılacağa benziyor.

Bu yazı 06 Kasım 2000 Pazartesi tarihinde Dördüncü Kuvvet Medya sitesinde “İNTERNET FİRMALARI DEĞER KAYBEDİYOR, EKONOMİ YAZARLARI SORUMLU TUTULUYOR” başlığıyla yayımlandı.

Önceki İçerikİsveç Basınında Tarafsızlık
Sonraki İçerikBir Derin Devlet Öyküsü
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu. Gazeteciliğe 1987 yılında Karacan yayınlarında stajyer muhabir olarak başladı. İlk haber ve söyleşileri, Kadın, Sanat Olayı, Kapital gibi dergilerde yayımlandı. Hiçbir zaman kopamadığı çocukluk hayali olan gazeteciliğe, 90’lı yıllarda ikamet ettiği İsveç’te Türkçe ve İsveççe haber-söyleşi ve köşe yazılarıyla devam etti. 1998 yılında, bir yandan İsveç'teki Türkçe konuşan göçmenlere yönelik haber-söyleşi dergisi Prizma'yı çıkarırken bir yandan da Dördüncü Kuvvet Medya sitesinde İsveç ve Türkiye gündemi ile ilgili yazılar yazmaya başladı. Prizma dergisi, 2000 yılında, Mısır, İran ve Suriyeli gazetecilerle yaptığı işbirliği sonucu Türkçe-Arapça ve Farsça olmak üzere üç dilde çıkmaya başladı. İlk kitabı, Dorothe Simon ile birlikte yazdığı “Lagom Svenskt” 2000 yılında İsveç’te; ikinci kitabı “Kır Zincirlerini Mavi Marmara” ise 2011 yılında Türkiye’de yayımlandı. Şu sıralar, elindeki yarım kitap projelerini bitirme ve eski çalışmalarını dijital ortama taşıma telaşında.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz